Warning: Use of undefined constant style - assumed 'style' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/bmert/bmert.net/wordpress/wp-content/themes/typebased/functions.php on line 240

Bazen yolda yürürken bir tanıdığımı görürüm ve beni farketmeden yanımdan geçmesini izlerim. Ama sonra onun yanındaki tanımadığım arkadaşının beni görmüş olma ve birgün tanışırsak daha sonra gidip asıl tanıdığıma “Bu lavuk geçenlerde seni görmezden gelmişti” deme olasılığına karşı hemen gidip selamlaşırım.

Üzüntü ve Muz Kabuğu

Elma v.s. Muz



İlkokulda öğretmen en sevdiğimiz meyvayı sormuştu derste. Kızın biri elma dedi. O an ne kadar çok imrenmiştim ona… İstediği kadar elma yiyebilirdi; oysa muz…

Basit Güvenlik

Kullanıcı giriş formu bulunan web sayfalarının kullanıcılara sağladığı kolaylıklardan birisi sayfa yüklendiği zaman imlecin ilk form alanına gitmesidir. Böylece ilgili alana önce tıklamak yerine hemen bilgi girişine başlayabiliriz. Ancak şu olay çoğumuzun başına gelmiştir: İsim ve şifre girmeniz gereken bir sayfa daha tam yüklenmeden isminizi girmeyi tamamlarsınız (veya zaten daha önce giriş yaptığınız için bu alan dolu gelmiştir) ve sonraki alana geçip şifrenizi girmeye başlarsınız. Tam da bu sırada sayfanın yüklenmesi tamamlanır ve imleç kendiliğinden isminizi yazdığınız alana geçer. Klavyeye baktığınız için bunu farketmez ve şifrenizi isim alanına girmeye devam edersiniz. Yanınızda biri varsa şifrenizin tamamını ya da önemli bir kısmını görmüş olur.

İsim:
Şifre:

Yukarıdaki örnekte isim olarak “bmert” yazıyor. Tam “çokgizlişifrem”i gireceğim sırada imleç isim alanına geçiyor ve “çok” kısmı aşağıda kalırken şifremin geri kalan kısmını açıkça yazmış oluyorum. Alışageldik bir güvenlik açığı gibi görünmese de kullanıcıyı mağdur durumda bırakabilecek bir olay bu. Sayfanın tam olarak yüklenmesini beklemediği için kullanıcı hatalı gibi görünse de, beklenmeyen bir anda kontrolü eline alıp imlecin yerini değiştiren web sayfası da masum sayılmaz.
Bu konuda önerim eğer isim alanı boşsa imlecin oraya gitmesi, değilse direkt olarak şifre alanına gitmesi. Böylece isim alanı zaten dolu olan formda güvenle şifrenizi yazmaya devam edebilirsiniz.

Acı S.O.S

İki-üç ay önce Burger King restoranlarındaki tüm acı soslar toplatıldı. Bir süre önce farklı ambalajda ve belki farklı markaya sahip acı soslar tekrar müşterilere sunulmaya başlandı.
Bu konuda hiç bir açıklamaya rastlamadım, eski sosların neden bir anda yok olduğu ve yenilerinin piyasaya sürüldüğü konusunda merak içerisindeyim.

Fazla Vidalar

OrgMacGyver ile olan yakın ilişkimi bilirsiniz. Uzun süredir elimi sürmediğim orgumun(!) bazı fonksiyon tuşları çalışmıyordu. Yapacak işim olmadığından dolayı aldım elime tornavidayı başladım bunu sökmeye. Daha önce de lisedeyken ya da ortaokuldayken aynı şeyi yapmıştım; açtıkça hatırlar gibi oldum.
Neyse, yaklaşık 30-40 vida söküp açtıktan sonra board’un üstünde temassızlık olan yerleri tespit edip bi-iki sıvazladım ve çalışır duruma getirip kapattım. Tabii ki her zaman olduğu gibi yine içine fazla parça koymuşlar. Elimde yine birkaç vida ile iki elektronik devre tabakasını birbirinden ayrı tutmaya yarayan 3 adet parça kaldı. Küçükken açtığımda da içinden fazla parça çıkmıştı. Demek ki bu işlemi birkaç kez daha tekrarlasam vidasız ve tam fonksiyonel bir cihaz elde edebilirim!

İstiklal’de Yol Durumları

galatasaray Bilip bilmeden yönetim işlerini eleştirmeyi sevmem ama bunu yazasım geldi. Gördüğünüz fotoğrafı geçen Pazar günü saat 15 civarı İstiklal Caddesi’nde çektim. Sanırım o bölgenin en kalabalık olabileceği saatler…
Diğer fotoğraflar için tıklayın.

Belgesel

MotorcularrrYaklaşık sekiz senedir televizyon karşısında geçirdiğim zamanın yarısından fazlasında Discovery Channel ya da National Geographic izliyorum. Ama hiç birşey öğrenmedim! Adamların günahını almayayım; muhakkak çok faideli programlar var, ama “Barış sekiz senede ne öğrendin?” diye sorsanız bişey diyemem yani.

Askıda Ekmek

Askıda kahveBir kaç ay önce bir arkadaşın forward ederek gönderdiği bir e-postada askıda kahve diye bir kavramdan bahsediliyordu. Venedik’te turist olarak bulunmuş birinin ağzından yazılmış bir hikaye… Bunlar bir kafeye gidiyorlar. İçeri birisi giriyor ve “İki kahve, biri askıya” diyor. Garson bir kahve getiriyor ve duvardaki panoya bir kağıt asıyor. Bir-iki kişi daha gelip aynı şeyi yapıyor. Daha sonra içeriye yoksul görünümlü bir kişi giriyor ve askıdan bir kahve istiyor. Garson da adama kahve getirip panodaki kağıtlardan birini indiriyor.
İlk okuduğumda “bu ne lan!” diyerek çok hislenmiş ve gururlanmıştım. Bu olayı buraya da yazmıştım. Daha sonra burada konuyu okuyan bir arkadaşım “o ne olm, sil onu” dedi. Hemen google’da konuyla ilgili bir arama yaptım ve bu hikayenin çeşitli versiyonlarının sevgiçiçeği, aşkböceği tipi sitelerde yayınlandığını gördüm. Hatta birisi bu olaya Türkiye’nin bir köyünde rastladığını yazıyordu. Bu kadar farklı versiyonu olan ve sevgi, dostluk sitelerinde yayınlanan hikaye benim için de gerçekliğini anında kaybetti. Zaten bir PowerPoint sunumu olarak gelmiş olması da yeterince geyik havası vermişti. Ben de sildim harbi siteden.
Bugün aynı e-posta yine geldi. Bu sefer sonunda “Biz de böyle bişey yapalım. Mesela ekmek için yapalım” gibi bir kısım vardı. Onu da arattım. Gerçekten de Türkiye’de böyle bir uygulama başlatılmış. Hem de iki buçuk yıl önce…
Bilgi 1
Bilgi 2

Servis Maceraları

Lise yıllarımda emekli avukat olduğunu söyleyen bir servisçimiz vardı. Önceki akşam televizyonda Geceyarısı Ekspresi filmi gösterilmiş olacak ki serviste “Acaba harbiden mahkumlara tecavüz ediyolar mıdır lan?” diye muhabbet dönüyor. Bizim Ahmet Amca da kendinden emin bir tonlamayla ve seri bir şekilde “Ediyolar çocuklar ediyolar. Ben bi araştırma için altı gün bi hapishanede bulunmuştum.” deyiverdi. Liseli gençler olarak hemen en ters tarafından yorumladık tabii.
Bir diğer servis şoförümüz de arabalara ve kaldırımlara çok yakın manevralar yapardı. Yenal’la ön tarafta otururken “Vay be nasıl dönüyo!” falan diye kendi aramızda konuşmuştuk. Faruk Abi bunu duymuş olacak ki yine böyle bir manevra esnasında “dur şunların aklını alayım” diye düşünerek olayı abartmış ve kaldırıma çıkmıştı.
Ayrıca Faruk Abi ne zaman uçak sesi duysa aracı durdurur ve kafasını camdan çıkarak gökyüzünde uçak arardı.

Ben de bencil ve duyarsız olmak istiyorum.
Acıları hayatın gelip geçici bir parçası olarak yaşayabileyim. Karnım ağrımasın, sadece üzüleyim. Hiç bir olayı kendi keyfimden daha fazla ciddiye almayayım.
Dünya benim çevremde dönüyor sanayım.
Kendimi iyi hayat yaşama uzmanı ilan edeyim.
Her boktan anladığımı sanıp milletin işine karışayım.
Duygularımı paylaşma ihtiyacım olmasın. Zaten paylaşacak kadar çok duygum da olmasın.

(Bişey olmadı lan. Birden aklıma geldi öyle…)