Arşiv: 'Sinema'

Code 46

code 46
Geçen akşam yine beni şaşırtan bi film izledik. Code 46, sadece bilim-kurgu olduğu için indirdiğim bir filmdi. 20 dakika kadar izledikten sonra sıkılmaya başlamıştık, hatta kayınvaldem(!) gidip yattı. Biz de “bu ne yaa, resmen aşk filmi bu” derken kafamıza dank etti. Evet bu bi aşk filmiydi. Ama yakın gelecekte geçen bi aşk filmiydi. Gelecekle ilgili hiç birşey izleyicinin gözüne sokulmuyordu. “Haa, demek ki gelecekte böyleymiş” hissiyle, teknolojinin değil hayatın ne duruma geldiğini izliyorduk. Nasıl geçmişte geçen sıradan (o zamanların koşullarında aşk gibi) bir hikayeyi izliyorsak bu filmde de gelecekte geçen sıradan (o zamanların koşullarında aşk gibi) bir hikayeyi izliyoruz.
Filmin fragmanı ve sloganı ise tam bir saçmalık: “Gelecekte aşk tehlikeli bir oyundur…”. Sakın bu kısımlara takılmayın. Kim bir filmi bu derece sabote etmek isteyebilir anlamıyorum. Filmin çok daha farklı bi havası var. Bu filmi benim için önemli hale getiren şey, gelecekten beklentilerimle uyuşması da olabilir.
Dünyanın gittiği yeri tam da gördüğüm gibi tasvir ediyor, hatta bazı yerlerde acımasızca daha da ileriye götürerek adeta beni şımartıyor :)
Gelecekten bazı sahneler şu şekilde:

  • “Doğduğun yer değil doyduğun yer” düsturu tüm dünyaya yayılmış. Özellikle metropollerde her milletten ve ırktan insan çok daha yoğun ve karışık bir şekilde mevcut. Şimdiden alışmaya başlasak da bunun ilerlemiş halini görmek şaşırtıcı.
  • Beyinle ilgili daha fazla sır çözülmüş ve “kimyasal” yollarla müdahale edilebiliyor. Ayrıca hafıza ve anılar da kontrol edilebiliyor.
  • Ekonomik sistemde varolamayan bireyler tamamen dışlanmış, fiziksel olarak da… Şehirlere giremiyorlar, şehirlere giriş vizeyle (tanıdık geldi mi?).
  • Direkt güneş ışığından yağmurdan kaçar gibi kaçıyoruz.
  • Klonlama olayları nedeniyle genetik kodları tam veya belli oranlarda uyuşan insanların karşılaşması olası. Bu yüzden evlenmeden veya çocuk sahibi olmadan önce ufak bir kontrolden geçmek gerekiyor. Filmin konusu da bu gibi…

Ama dediğim gibi bunların hiçbiri filmin ana konusu değil aslında.

The Departed

The DepartedBu filmde hoşuma giden şey yine bir klişenin yıkılmış olması oldu. Bildiğiniz gibi ne zaman önemli karakterler ellerinde silahla karşı karşıya gelseler “Az sonra seni öldüreceğiiim. Bu yaptıklarının hesabını vereceksin. Zaten senin babanı da hiç sevmezdim.” gibi bir muhabbet başlar, o mermi artık namlunun ağzından bir türlü çıkmaz. Bu filmde o yok!
İzlemeyenler olduğu için daha fazla detay veremeyeceğim :)

The Man from Earth

The Man from EarthThe Man from Earth izlediğim en iyi filmlerden biri. Bir odanın içinde geçen bilim-kurgu diyebiliriz. Hiç bir özel efekt veya aksiyon sahnesi yok. Yani tam anlamıyla “sözde” bilim-kurgu.
Adamımız eşyalarını toplamış yaşadığı yerden göç etmeye hazırlanırken arkadaşları buna veda etmek için sürpriz bir ziyaret yaparlar. Bu taşınmaya hiç bir anlam veremedikleri için adamı ufaktan sıkıştırırlar. Bizimki de dayanamayıp 14.000 (on dört bin diyorum!) yıldır dünyada yaşadığını ima etmeye başlar. Bundan sonrası soru-cevap şeklinde gelişir.
Bu konu oldukça iddialı bir şekilde ele alınmış, çünkü muhabbete katılan herkes akademisyen, üniversitede hoca. Buraya kadar bile benim için yeterince güzel bir film ama bunu asıl hafızama kazıyan şey başka. 29 yıllık hayatımda, şimdiye kadar iyisiyle kötüsüyle izlediğim her allahın filminde, çoğu zaman diyaloglara içimden müdahale etme gereği duymuşumdur. “Ulan şöyle desene olay çözülecek işte!”, “ya cevap versene geri zekalı öyle olmadı işte!”, “ulan şu soru sorulmaz mı ne biçim film yaa!”, v.b. Bu filmde bunların hiç biri olmuyor! Gayet güzel, mantıklı, insan gibi film yapmış adamlar. Benim gibi hem bilim-kurgu olsun hem de gerçekçi olsun diyenler için birebir. Örneğin binlerce yıl öncesinden bahseden adamımıza arkadaşlarından biri “bu anlattıkların zaten her kitapta yazıyor” diye çıkıştığında, adamımız “ben de onlardan biliyorum zaten, yoksa binlerce sene öncesini nerden hatırlayayım a.q.” gibi bir cevap verebiliyor.
Veya adamımızın anlattıklarında bir çelişki tespit eden arkadaşlarına “orasını yanlış hatırlamış da olabilirim, yaşıma verin” dedirtmeyi bilecek kadar gerçekçi bir film. Bunun gibi basit noktalarda film kitlenip, aslında basitçe çözülmesi mümkün olan yanlış anlaşılmalar üzerine dönmüyor.
Bu arada filmimiz bir bağımsız sinema ürünü. Web sitesine buradan ulaşabilirsiniz. İnternetten bedavaya indirip izlediğim bu yapıma destek vermek için, web sitesi üzerinden cüzi bir miktarda para yardımında da bulundum.