Arşiv: 'Akıl Fikir'

Kısa Süreli Ortamlarda İkilmlendirme İlkeleri

“Kısa süreli ortam”dan kasıt, toplu taşıma araçları, alışveriş merkezleri, v.b. Yani genelde üzerimizdeki giysileri değiştirme imkanımızın olmadığı mekanlar. Yıllardır şu “kliması olmuş çekmiş fişini koparmış” ortamlarından kurtulamadık. İlkelerimiz oldukça basit:

  1. Dışarıda hava soğuksa içeriyi hamam gibi ısıtma. Dış koşullara göre giyinmiş insan, dışarısıyla hiç alakası olmayan bu tropik ortamda isilik olur. Doymuş insana ısrarla yemek yedirmek nasıl bir işkenceyse, donmuş insana sıcağı dayamak da bir süre sonra benzer bir etki doğurur.
  2. Dışarıda hava sıcaksa içeriyi kutup gibi soğutma. Dış koşullara göre giyinmiş insanın, dışarıyla hiç alakası olmayan bu polar ortamda kötü donar. Yazın ortasında elimizde hırkayla dolaşmak zorunda mıyız lan biz!

Rica ediyorum ilgili birileri ufak bir araştırma yapıp yayınlasın. Desin ki “Şu dış sıcaklıklar arasında iç ortamların 5 derece soğutulması önerilir”. Aynı şekilde ne kadar ısıtılması gerektiğini…
Arz ederim.

Open Souls

Artık çocukluğumuzdaki bayramlar kalmadı. Çünkü kimse artık bize para vermiyor.

Gönlümüzdeki Programcı

Dsiket

  • Gerçek programcılar işlerini halletmek için soyut kavramlara ihtiyaç duymazlar.
  • Gerçek programcılar kodlarına açıklama eklemezler. Yazması zorsa okuması da zor olmalıdır.
  • Gerçek programcılar partilerde bir köşede durup işletim sistemi güvenliği hakkında konuşanlardır.
  • Gerçek programcılar kravat takmazlar.
  • Gerçek programcılar yüksek topuklu ayakkabı giymezler.
  • Gerçek programcılar işe öğle saatinde gelirler.
  • Gerçek programcıların programları asla ilk seferde çalışmaz.
  • Gerçek programcılar sabah 9 – akşam 6 çalışmazlar. Sabah 9’da işyerinde bulunuyorlarsa tüm gece orada oldukları içindir.
  • Gerçek programcılar kullanım kılavuzu okumazlar.
  • Gerçek programcılar takım çalışmasını sevmezler.
  • Gerçek programcılar planlamaya inanmazlar.
  • Gerçek programcılar iyi giyinmektense mütavazi ve samimi görünmeyi tercih ederler.

Referans

Dünya Lost Olmuş Be

Silah Çek
Hayatta iki temennim vardır:
1) Uzaylılar gelsin
2) Bir kaç arkadaşla ıssız bir adaya düşeyim
Bu yüzden Lost çok sevdiğim bir dizi. Ancak bir filmden beklediğim en temel özellik gerçekçi olmasıdır. İlerleyen bölümlerinde Lost’un bu özelliğini kaybetmeye başladığını düşündüm, çünkü insanlar arasında anlamsız çekişmeler, kavgalar, v.b. bir yığın gereksiz kişisel çatışmalar ortaya çıkmaya başladı. Sanki insanların derdi mis gibi tropik adada hayatta kalmak değil de birbirleriyle uğraşmakmış gibi. Sonra farkettim ki gerçek dünyanın da o ıssız adadan farkı yok. Hepimiz bir şekilde buraya gelmişiz. Neden geldiğimizi, ne kadar kalacağımızı, ne yapmamız gerektiğini bilmediğimiz, gizemlerle dolu bir ortamdayız. Bunu anlayıp birbirimize destek olarak bu macerayı atlatmaktansa anlamsız dertler ediniyoruz ve utanç verici şeyler yapıyoruz.

Hayat Kaç?

ZamanlarBu sabah “uyanırken” aklımda bir cümle vardı. Hayatımda ilk defa böyle birşey başıma geldi. Sanki birisi kulağıma fısıldıyormuş gibi basbaya da felsefi içerkli bir soru cümlesi: “Hayat yaşananların özeti mi yoksa geriye kalanlar mıdır?”. Uyku sersemliğini üzerimden atarken cümleyi biraz düzelttim: “Hayat geçmişte yaşananlar mı yoksa gelecekte yaşanacaklar mıdır?” gibi bir şekle soktum ama orijinal hali halen daha gizemli ve daha fazla şey ifade ediyormuş gibi geliyor. Yanlış anlama olmasın, bu benim hayata karşı soracağım ya da cevabını aradığım bir soru değil. Dediğim gibi sanki başka birisi kulağıma fısıldamış gibi uyandım. Olası cevapları düşünecek olursak “hayat şu anda yaşanandır” diyebiliriz. Ya da verilen iki olasılıktan “geçmişte yaşananlar” kısmı anılarımızı, karakterimizi oluşturması açısından mantıklı bir cevap olabilir. Ama “hayat gelecekte yaşanacaklardır” biraz ilginç bir cevap oluyor. İleriye bakmalıyız falan gibi umut vermeye yönelik bir anlamı var ama asıl ilginci şu anda yaptıklarımız geleceği etkilediği için ilk verdiğim cevabı da kapsıyor olması! Vee bu cevabı sorunun orijinal haliyle inceleyecek olursak “hayat geriye kalanlardır” sonucu çıkar ki bunu da “hayat kendisinden geriye kalanlardır” olarak açabiliriz. Bu da … gizemli görünüyo ama sanırım bi anlamı yok?

Taş / Pizza / Makas

Taş / pizza / makas

Gecenin bi vakti iki kafadar programcı ofiste çalışıyoruz. Karnımız acıktı pizza söyledik ama dilimleri tam kesmemişler. Bizde de bıçak yok ama çok akıllı olduğumuz için makasla kestik.

Mutfakta Arayışlar – 1

Cumartesi günü, hava kapalı ve evde boş boş oturuyorum. Bayram da yaklaştı acaba yıkansam mı yoksa önce bişeyler mi yesem diye düşünüyorum. Buzdolabında bana hitab eden hazır bişeyler bulamayınca elimdeki malzemeleri değerlendirmeye karar veriyorum. Yeni aldığım ve acıyla giden herşeyle yediğim jalapeno biberi turşusu, mantar, kaşar peyniri. Bilirsiniz, mantarın sapını koparıp içine kaşar peyniri koyup fırında pişirirler. Bu tarifin içine jalapeno biberimi katmaya karar veriyorum.
Malzemeler     Sapsız
Malzemeleri hazırlıyorum ve mantarların saplarını koparıyorum. Mantarları soymadığıma veya yıkamadığıma dikkatinizi çekerim. Sadece ıslak bir bezle siliyorum. Öyle olması gerekiyormuş.
Biberleyelim      Kaşarlı
Biberleri mantarların içine yerleştirdikten sonra kaşar peynirini üzerine yerleştiriyorum. Sanırım burda kaşarı rendeleyip koymam gerekiyordu ama ben öyle çarşaf gibi koydum. Olmadı zaten.
YanıyorMantarları fırının ızgara kısmına diziyorum. Suyu damlayıp alttaki tepsiyi kirletmesin diye de tepsiye gazete kağıdı seriyorum ama ortalığı duman kaplayınca gazeteyi fırından çıkarmak zorunda kalıyorum. Acaba ızgara olayı baştan hata mıydı? Normal fırın modunda mı pişirmek gerekiyordu?
Herneyse, bulmacası çözülmüş gazete kağıdıyla tütsülenmiş, jalapeno biberli, kaşarlı fırında mantarlarımız hazır.

Tabakta     Gerçek Kesit
Hemen tadına bakıyorum veee, rezalet. İyi pişmemiş ve kaşarı da az olmuş sanki. Evde de kimse yok umarım zehirlenmem. Neyse ben yıkanmaya gidiyorum.

Bir ben var kimden içerü?

PsychedelicGece su içmek için yataktan kalkıp mutfağa gittin. Evde senden başka uyanık kimse yok. Dışarısı da soğuk ve sessiz. Normalde herkes gibi suyunu içip yatağına dönersin. Bu sefer dur. Hareketsiz kal ve çevrene yavaşça bir bak. Elde ne var bir değerlendirelim.

Atom denilen, gözle görülemez parçalardan oluşuyorsun.
Çevrendeki cisimler de aynı şekilde…
Bu garip görünüşlü cisimleri günlük hayatta kullanıyorsun ama şimdi ilk defa görüyorsun gibi.
Pencereden dışarı bak. Kocaman bir dünya var.
Ama içerisi bile çözemediğin sorularla dolu.
Orada ne işin var ve sen kimsin?
Bütün bu olanlarla atomların ne alakası var?

Dozer izleme ve insanlığın geleceği

İş Makinası Neden SeyredilirAğır iş makinaları çalışma yaparken bazı insanlar dikilip bunlara bakarlar. Bazı insanlar da alaycı bir ifadeyle bu insanlara bakar ve çeşitli kınama cümleleri sarfedip gülümserler. Açın da kendi kıçınıza gülün. Bir insan bir iş makinesini neden seyreder? Çünkü orada günlük yaşamında göremeyeceği bir şeyler olmaktadır. Mühendislik eseri bir makine olağanüstü bir enerji üretmektedir ve üstün hareket kabiliyetiyle tonlarca maddenin yerini değiştirebilir. İlginizi çekmedi mi? Neden? Çünkü şehir yaşamı içinde duyarlılığınızın çoğunu kaybetmişsiniz. Anca kendi işinize bakıyor, başka şeylerle ilgilenmiyorsunuz. Her fırsatta yüceltilen ve insanlığın bugünlere gelmiş olmasını sağlayan (bu iyi mi tartışılır) merak duygusu sizden silinmeye başlamış.
En alakasız amcanın bile televizyonda uzayla ya da robotlarla ilgili bir haber çıktığında dikkatle izlemesi, saçımı kesen berberin bilgisayar programlamanın nasıl yapıldığını sorması… Bunlar içimde hep tebessüm oluşturan, insanlığın yolunda gittiğini görüp mutlu olduğum şeyler. Evet, iş makinalarını seyretmek de öyle…

Su

Su - DnaBiliyorsunuz, teoriye göre hayat suda başlamıştır. Size acayip bi’ şey söyleyim mi… Bizim için suyun tadının, kokusunun olmamasının sebebi… Ondan geliyor olmamız olsa! Amatörce bilimsel bir teori üretmeye çalışmıyorum; daha çok sembolik, şiirsel bir şey…
Bunu daha net nasıl ifade edebilirim? Renginin de olmaması!