Kısa Süreli Ortamlarda İkilmlendirme İlkeleri
“Kısa süreli ortam”dan kasıt, toplu taşıma araçları, alışveriş merkezleri, v.b. Yani genelde üzerimizdeki giysileri değiştirme imkanımızın olmadığı mekanlar. Yıllardır şu “kliması olmuş çekmiş fişini koparmış” ortamlarından kurtulamadık. İlkelerimiz oldukça basit:
- Dışarıda hava soğuksa içeriyi hamam gibi ısıtma. Dış koşullara göre giyinmiş insan, dışarısıyla hiç alakası olmayan bu tropik ortamda isilik olur. Doymuş insana ısrarla yemek yedirmek nasıl bir işkenceyse, donmuş insana sıcağı dayamak da bir süre sonra benzer bir etki doğurur.
- Dışarıda hava sıcaksa içeriyi kutup gibi soğutma. Dış koşullara göre giyinmiş insanın, dışarıyla hiç alakası olmayan bu polar ortamda kötü donar. Yazın ortasında elimizde hırkayla dolaşmak zorunda mıyız lan biz!
Rica ediyorum ilgili birileri ufak bir araştırma yapıp yayınlasın. Desin ki “Şu dış sıcaklıklar arasında iç ortamların 5 derece soğutulması önerilir”. Aynı şekilde ne kadar ısıtılması gerektiğini…
Arz ederim.




Bu sabah “uyanırken” aklımda bir cümle vardı. Hayatımda ilk defa böyle birşey başıma geldi. Sanki birisi kulağıma fısıldıyormuş gibi basbaya da felsefi içerkli bir soru cümlesi: “Hayat yaşananların özeti mi yoksa geriye kalanlar mıdır?”. Uyku sersemliğini üzerimden atarken cümleyi biraz düzelttim: “Hayat geçmişte yaşananlar mı yoksa gelecekte yaşanacaklar mıdır?” gibi bir şekle soktum ama orijinal hali halen daha gizemli ve daha fazla şey ifade ediyormuş gibi geliyor. Yanlış anlama olmasın, bu benim hayata karşı soracağım ya da cevabını aradığım bir soru değil. Dediğim gibi sanki başka birisi kulağıma fısıldamış gibi uyandım. Olası cevapları düşünecek olursak “hayat şu anda yaşanandır” diyebiliriz. Ya da verilen iki olasılıktan “geçmişte yaşananlar” kısmı anılarımızı, karakterimizi oluşturması açısından mantıklı bir cevap olabilir. Ama “hayat gelecekte yaşanacaklardır” biraz ilginç bir cevap oluyor. İleriye bakmalıyız falan gibi umut vermeye yönelik bir anlamı var ama asıl ilginci şu anda yaptıklarımız geleceği etkilediği için ilk verdiğim cevabı da kapsıyor olması! Vee bu cevabı sorunun orijinal haliyle inceleyecek olursak “hayat geriye kalanlardır” sonucu çıkar ki bunu da “hayat kendisinden geriye kalanlardır” olarak açabiliriz. Bu da … gizemli görünüyo ama sanırım bi anlamı yok?


Mantarları fırının ızgara kısmına diziyorum. Suyu damlayıp alttaki tepsiyi kirletmesin diye de tepsiye gazete kağıdı seriyorum ama ortalığı duman kaplayınca gazeteyi fırından çıkarmak zorunda kalıyorum. Acaba ızgara olayı baştan hata mıydı? Normal fırın modunda mı pişirmek gerekiyordu?

Gece su içmek için yataktan kalkıp mutfağa gittin. Evde senden başka uyanık kimse yok. Dışarısı da soğuk ve sessiz. Normalde herkes gibi suyunu içip yatağına dönersin. Bu sefer dur. Hareketsiz kal ve çevrene yavaşça bir bak. Elde ne var bir değerlendirelim.
Ağır iş makinaları çalışma yaparken bazı insanlar dikilip bunlara bakarlar. Bazı insanlar da alaycı bir ifadeyle bu insanlara bakar ve çeşitli kınama cümleleri sarfedip gülümserler. Açın da kendi kıçınıza gülün. Bir insan bir iş makinesini neden seyreder? Çünkü orada günlük yaşamında göremeyeceği bir şeyler olmaktadır. Mühendislik eseri bir makine olağanüstü bir enerji üretmektedir ve üstün hareket kabiliyetiyle tonlarca maddenin yerini değiştirebilir. İlginizi çekmedi mi? Neden? Çünkü şehir yaşamı içinde duyarlılığınızın çoğunu kaybetmişsiniz. Anca kendi işinize bakıyor, başka şeylerle ilgilenmiyorsunuz. Her fırsatta yüceltilen ve insanlığın bugünlere gelmiş olmasını sağlayan (bu iyi mi tartışılır) merak duygusu sizden silinmeye başlamış.
Biliyorsunuz, teoriye göre hayat suda başlamıştır. Size acayip bi’ şey söyleyim mi… Bizim için suyun tadının, kokusunun olmamasının sebebi… Ondan geliyor olmamız olsa! Amatörce bilimsel bir teori üretmeye çalışmıyorum; daha çok sembolik, şiirsel bir şey…
Son Yorumlar