Meraklısına çok özel döküm demir tava veriyorum

Döküm demir tavalar ve et pişirmeyle ilgili yazdığım yazılara, Hecha markasının kurucusu Yağız İzgül’den de yorum geldi. Çok özenerek yaptığımız “seasoning” işlemi gerekli mi değil mi, aldığımız tavalar emaye kaplı mı çıplak demir mi sorularına açıklık getirdi. Mevzuat gereği Türkiye’de kaplamasız ürün satmak yasak. Çünkü bunlar paslanabiliyor ve çok iyi bakılması gerekli. Eğer siz de piyasada bulamayacağınız, evladiyelik eski usül bir tavaya gözüm gibi bakarım diyorsanız elimdeki 4 tavadan birini neden size vermem gerektiğini yorumlar kısmına yazabilirsiniz.
Ha! Ben bunları direkt olarak Hecha’nın sahibi Yağız Bey’den aldım. Yukarıda bahsettiğim yazılardan birinde emaye kaplama yapmak zorunda olduklarından bahsetmişti. Ben de kaplamasız bir kaç ürünü bizimle paylaşırsınız artık dedim. Sağolsun hemen ürünleri (skillet) gönderdi bana.
Emaye kaplamanın temizleme ve bakım yönünden kolaylık sağlamasına karşılık çıplak demirin bazı avantajları şunlar:
- Pişirdiğiniz yiyeceklere demir takviyesi yapar
- Seasoning işlemi ve üzerinde yaptığınız her pişirme tavanıza bir şeyler katar. Bu, bir sonraki pişireceğiniz yemeğe isli, karamelize bir tat katabilir.
- Daha yüksek ısılara dayanıklıdır ve rahatlıkla metal gereçler kullanabilirsiniz.
- Zamanla daha iyi bir yapışmaz yüzey sağlar
- Her seferinde yıkanıp sıfırlanmaması, sürekli gelişen bir şey olması çok güzel!

Yukarıdaki resimde tavanın çıplak demir halini ve seasoning sonrası halini görebilirsiniz. Size çıplak demir hali ulaşacak ve geliştirmeye kendiniz başlayacaksınız.

Sene 2000. Bursa’da talebeyken web siteleri yapan bir firmaya girmiştim Webmaster olarak. O meşhur müşteri profiliyle tanışmam fazla zaman almadı. “Düğmelerin üzerine gelince ses çıksın”, “Dünya dönerken bizim fabrikaya zoom yapsın, üstüne tıklayınca da benim resmim çıksın”, “Sayfa açılınca Mozart’ın Türk Marşı çalsın” ve daha niceleri…
Bilim-kurgu seviyoruz. Mars’ta koloni kurmayı bekliyor, ışınlanma harbiden olur mu diye tartışıyoruz. Fazla ilerisini düşünmemize gerek yok. Sadece birkaç 100 yıl önceki durumumuzu hatırlayıp bugün olanlara yeterince şaşırabiliriz:





Mantarları fırının ızgara kısmına diziyorum. Suyu damlayıp alttaki tepsiyi kirletmesin diye de tepsiye gazete kağıdı seriyorum ama ortalığı duman kaplayınca gazeteyi fırından çıkarmak zorunda kalıyorum. Acaba ızgara olayı baştan hata mıydı? Normal fırın modunda mı pişirmek gerekiyordu?

Akşam 21:30 civarı E-5 üzerinde en sağ şeritte eve doğru yol alıyordum. Sol tarafımdan hızla yaklaşıp önüme geçen araba benim kullandığım arabaya o kadar yakın geçti ki biraz sağa kaçmasaydım muhtemelen çarpmış olacaktı. Aynı hareketi önümde seyreden araca yapmasıyla havada plastik parçaları uçuşmaya başladı. Önümdeki araçla beraber mecburen ben de durdum ama geçip gitmek için sürekli sol tarafa bakıyordum. Bu arada çarpan araç çoktan uzaklaşmıştı tabii. Önümdeki sürücü kendini toparladıktan sonra sol aynasına ait kırılmamış gibi duran büyükçe parçaları yerden almak üzere kapısını açtı. Ama ben geçip gitmek için aradığım fırsatı bulmuştum. Yerdeki iki parçayı ortalayarak gaza bastım ve yoluma devam ettim.
Bazen ne kadar anlamsız ve saçma şarkıları beğenmeye çalıştığımız aklıma geldi. Müzik sadece müzik değil tabii, aynı zamanda bir sosyalleşme aracı… Benimsemeye çalıştığımız bir hayat tarzını temsil eden grubu dinlemek için kendimizi kasabiliriz. Hatta iyi olduğuna o kadar inanmışızdır ki ne yapsalar dinleriz. Örneğin benim için 

Son Yorumlar